24 Ocak 2015 Cumartesi

DUASI MAKBUL KİMSELER VE DUANIN ÖNEMİ

DUASI KABUL OLUNAN KİMSELER

Duanın kabul edilmesinin olmazsa olmaz şartlarından biri helal lokma, helal kazançtır. Bununla ilgili olarak Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bir hadislerinde, uzun bir yolculuğa çıkmış, saçı başı dağılmış, toz toprak içinde kalmış bir adamı örnek vererek şöyle buyurur: “Bu adam ellerini semaya kaldırmış, ‘Ya Rabbi, Ya Rabbi!’ diye yalvarmaktadır. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır! Onun bu hâldeki duası nasıl kabul edilebilir ki!”(Müslim, Zekât, 65) Bu yüzden, duası makbul bir kişi olmak isteyen Sa’d b. Ebû Vakkâs’a Resûlullah (s.a.s), “Yediklerinin helâl olmasına dikkat et ki, duaların kabul olsun.”(Taberânîtavsiyesinde bulunmuştur.

Ana-babanın, yolcunun, mazlumun, adaletli yöneticinin ve oruçlunun duası, müminlerin birbirlerine yaptıkları dua, hac ve umre yapanların duası, Allah yolunda cihat edenlerin duası, üç aylarda yapılan dua, Cuma günü ve gecelerinde yapılan dua, iftar vaktinde yapılan dua, Arefe günü ve Arafat’ta yapılan dua, seher vakitlerinde yapılan dua, ezan okunduğu vakit ve ezan ile kamet arasında yapılan dua, yağmur yağarken ve Kâbe’yi görünce yapılan dua, namazda, secde halinde ve namazların ardından yapılan dualar, ihlas ve samimiyetle yapılan dualar, makbul dualardır.

DUA, İBADETİN ÖZÜDÜR

Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “De ki! Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” (2)

Sevgili Peygamberimiz de (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Dua, ibadetin özüdür” (3)

Dua, ruhun Allah’a doğru yükselişidir. Dua etmek, değer verilen bir aşkın, duyarlı olmanın ve sevmenin tecellisidir. Aynı zamanda güvenmenin, inanmanın ve tanımanın yoludur dua. Dua ihtiyacını kendisinde öldüren bir toplum, pratikte fesat ve çöküşten korunabilecek unsurlara artık sahip değildir. Duanın etkisi bir toplumda zayıflamaya ve unutulmaya yüz tutarsa, o toplumun çöküşüne, dirençsiz kalmasına zemin hazırlanmış olur.

Dua, insan gücünün takviyesi, olumlu işlerin sürdürülmesi ve müminin, bireysel ve toplumsal hayatı düzenleme isteğidir. Sadece güçsüzlüğü karşılamak, sorumluluktan kaçmak, işsizlik, tembellik ve tehlikelerden uzak kalmak amacıyla dua edilmez. Yine sadece hayata karşı direnmek ve toplumsal sorumluluk bilincinin yokluğu gibi eksiklik ve zayıflıkları yenmek amacıyla dua edileceğini sananlar yanılırlar.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)’in yaptığı dualar salt birer dua değil; aynı zamanda dinî ve ahlâkî birer eğitim-öğretim metinleridir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in duaları, bizdeki yaygın biçimiyle maddî olarak ihtiyaç duyulan şeyleri isteme değildir. Bilakis onun dualarında beğenilen huyları ve insanî faziletleri isteme daha ağır basmaktadır. Onun duaları, toplum içinde mutluluk, adalet ve huzurun oluşması içindir. Alçaklık, adilik, zillet ve başkasına muhtaç olmaktan; zorbalık, baskı ve zulüm altında yaşamaktan; insanî zayıflık ve çöküş etkenlerinden kurtulma isteğidir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’den gelen dualarda hem talep hem tefekkür hem de kulluk yer almaktadır. Onun dualarının başında yer alan Allah’a hitap tarzları, Allah’ı tanıma konusunda bizlere rehberlik etmektedir. Onun duaları Allah’ı tanıma, insanı tanıma, ahlâkî erdem ve faziletleri elde etme, yüce ideallere ulaşma; her türlü kötülük, rezalet ve çirkinlikten uzaklaşma ve korunma hakkındadır.

.Yazımızı, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)’in yaptığı dualarla bitirelim.
"Allah'ım! Bana öğrettiğin ilim ile beni faydalandır, bana fayda verecek ilmi bana öğret ve benim ilmimi artır. Her hâl üzere Allah'a hamdolsun! Cehennem ehlinin hâlinden Allah'a sığınırım." (Tirmizî, De’avât, 130)
"Allah'ım! Kederden ve üzüntüden, acizlikten ve tembellikten korkaklıktan ve cimrilikten, borç yükünden ve düşmanların galip gelmesinden Sana sığınırım." (Buhârî, De’avât, 39)
"Allah'ım! Fakirlikten, yokluktan ve zilletten Sana sığınırım. Zulmetmekten ve zulme uğramaktan Sana sığınırım." (Ebû Davud, Salât, 367)
"Allah'ım! Fayda vermeyen ilimden, imansız kalpten, doymak bilmeyen nefisten ve kabul olmayan duadan Sana sığınırım." (Müslim, Dua, 73)
"Allah'ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve tenasül uzvumun şerrinden Sana sığınırım." (Tirmizî, Deâvât, 76)
"Allah'ım! Gazabından rızana, azabından affına, senden yine Sana sığınırım." (Malik, Dua, No: 497)
"Allah'ım! İşlediklerimin şerrinden ve işlemediklerimin şerrinden Sana sığınırım" (Müslim, Zikir, 64)
"Allah'ım! Kötü bir ömür sürmekten Sana sığınırım, kalp fitnesinden Sana sığınırım ve kabir azabından Sana sığınırım." (Nesâî, İstiâze, 16)
"Ey Allah'ım! Ey Rabbimiz! Bize dünyada iyilik, güzellik ve nimet ver, ahirette de iyilik, güzellik ve nimet ver ve bizi cehennem azabından koru." (Buhârî, De’avât, 55.)
"Allah'ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istiyorum." (Müslim, Dua, 7.)
"Allah'ım! Bana doğru olanı ilham et ve beni nefsimin şerrinden koru." (Tirmizî, De’avât, 70)
"Allah'ım! Yaratılışımı güzel yaptın, ahlâkımı da güzelleştir." (İbn Hıbbân, Ed'ıye, No: 959)
KAYNAK:
1- Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, VI, 310.
2 -Furkan 25/77.
3- Ebu Davud, Salat, 358.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

9 Ocak 2015 Cuma

Duaların Sonunda "Amin" Dememizin Nedeni

Amin kelimesi Peygamber efendimiz(a.s.m) tarafından kullanılmıştır. Bu kelimeyi Resulullah bir Hadis-i Şerif'te şöyle tarif eder:

Duaların sonunda söylenen "Âmin!" Mü'min kullarının dili üzerin­de Âlemlerin Rabbinin mührüdür.(Cami'üs Sağir,1:59, Hadîs No: 20)



Resulullah'ın(a.s.m) tabiriyle "Amin" kelimesi Rabbimizin bizim dilimiz üzerindeki mührüdür.


Böylece Rabbimizin, dilimizdeki "Amin" mührüyle her duamızdan haberdar olduğunu ve ona karşılık vereceğini bilerek dualarımızı edelim. Ayrıca Kur'an-ı Kerim'deki şu iki ayeti hep hatrımızda tutalım: 

1-) Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duanıza cevap vereyim! (Kur'an-ı Kerim | Mümin Suresi, Ayet:60)

2-) Sizler ancak Rabbinizin dilemesi (izin vermesi) sayesinde (bir şeyi) dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. (Kur'an-ı Kerim | İnsan Suresi, Ayet:30)