Peygamberimiz (s.a.s)’in haber verdiğine göre: Yüce Allah, Hz. Adem'i yarattığında ona şöyle seslendi: “Ey Âdem! Git, şuradaki meleklere selâm ver! Selâmını nasıl alacaklarına dikkat et! Çünkü meleklerle aranızda geçecek olan bu selâmlaşma, bundan sonra senin ve neslinin selâmlaşması olacaktır.” Bunun üzerine Hz. Âdem meleklere; ‘Es-Selâmü Aleyküm’ dedi. Onlar da; ‘Es-Selâmü aleyke ve Rahmetullâh’ diyerek karşılık verdiler.[1]
Yüce dinimiz İslam, kardeşliğin devamını bazı prensiplere
bağlamış, kardeşlerimize karşı bize birtakım hak ve sorumluluklar yüklemiştir.
İşte bu hak ve sorumluluklarımızdan biri de Hz. Adem’den günümüze kadar uzanan
selâmdır.[2]
Selâm saygının, sevginin
ve kardeşliğin kapılarını açan bir anahtardır. Selâm gönülden dile, bireyden
topluma, toplumdan insanlığa yansıyan barış dilidir. Paylaşmanın, kaynaşmanın,
huzura ermenin, Allah’a sığınmanın adıdır selâm. Selâm, kardeşimize esenlik
dilemek, onun hayrını istemektir; Ona olan dostluğumuzun güvencesidir. Bizler, “es-selâmü
aleyküm” diyerek kardeşimize esenlik, güvenlik, rahmet ve bereket dileklerimizi
dile getirmiş oluruz.
Mahallemizde, sokak ve caddelerde, otobüs
duraklarında, işyerlerimizde, karşılaştığımız her insana, samimiyet ve
tebessümle selâm vermek ne güzeldir! Ardından tatlı bir dille hâl ve hatır
sormak, selâmımızı daha da güzelleştirir. Selâm veren kimse, lisân-ı hâl ile,
“bana güvenebilirsin, benden emin olabilirsin, sana herhangi bir zararım
dokunmaz”
derken; selâmı alan da aynı şekilde karşılık vermiş olur.
Böylece, aralarında ülfet, muhabbet ve kardeşlik
temelleri atılır. Rahmet Peygamberi (s.a.s), selâmın bu güçlü ve derin etkisini
bakın ne de güzel dile getirmiştir: “İmân etmedikçe cennete giremezsiniz.
Birbirinizi sevmedikçe de imân etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi
seveceğiniz bir şeyi size söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız.”[3]
Tebessümle içten verilen selâm, kalbî bir yakınlığa vesile olur. Gönüller
arasında köprüler kurar. Üzgün ve küskün kalplerde muhabbet çiçekleri açtırır.
Katılaşmış kalpleri yumuşatır. Kırgınlıkların ve dargınlıkların ortadan
kalkmasına yardımcı olur.
Selâmı vermek ve yaymak, Peygamberimizin sünnetine
uymaktır. Selâm gibi muhteşem bir duâya karşılık vermek ise farzdır! Yüce
Rabbimiz, Kerim Kitabı’nda bu gerçeği şöyle belirtir: “Size bir selâm
verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin!”[4] Gönüller Sultanı (s.a.s) de,
“İslam’ın en hayırlı davranışı hangisidir?” şeklindeki bir soruyu, “Yemek
yedirmen ve tanıdığın tanımadığın herkese selâm vermendir.”[5] diye cevaplamış, böylece selâmın önemini
vurgulamıştır.
Peygamberimiz (s.a.s)’in ifadeleriyle: tanıdığımız tanımadığımız herkese
selâm vermek kardeşlik hakkıdır.[6] Yürüyenlerin oturanlara, küçüklerin
büyüklere ve sayıca az olanların çok olanlara selâm vermesi, selâmın âdâbıdır.[7] Riyakârlık ve kibirden uzak bir
şekilde, tebessüm eşliğinde ve gönülden selâm alıp-vermek, selâmlaşmada
cimrilik göstermemek de selâmın ahlâkıdır.
Öyleyse kardeşlerim, birbirimize selam vermeyi ihmal
etmeyelim. Çocuklarımız ve gençlerimize selâmı öğretelim. Selâmı aramızda
yaygınlaştıralım. Selâm ile, sevgi ve kardeşlik bağlarımızı pekiştirelim.
Allah’ın selâmı, rahmeti, bereketi ve esenliği hepimizin üzerine olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder