بسم
الله الرحمن الرحيم
KOMŞU
HAKLARI
İnsan,
hayatı başkalarıyla paylaşmak, beraber yaşamak, kendini güvende hissetmekle
mutlu olur. Fıtri olan bu ihtiyacın karşılanmasında komşularımızın önemli yeri
vardır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) iyi komşuya sahip olmayı kişinin
mutluluğunu tamamlayan nimetler arasında sayar.[1] Bu
sebeple ev almadan önce komşularımızın kim olacağına bakarız. İyi komşu aramak
elbette önemlidir. Ancak iyi komşu olabilmek daha da önemlidir. Rabbimiz
Kur’an-ı Kerim de “Komşuya iyi davranın”[2] buyurmak suretiyle öncelikle iyi
komşu olmayı emreder.
Toplum
hayatında huzur, mutluluk ve güvenin tesisi için uyulması gerekli kurallar
vardır. Bu kurallara uymak hukuki bir yükümlülük olduğu gibi aynı zamanda dini
ve ahlâki bir görevdir. Bu anlamda komşularımızla iyi geçinmek, onları rahatsız
etmemek ve sıkıntı vermekten sakınmak iyi bir komşu olmanın en önemli şartıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse komşusunu
rahatsız etmesin”[3] buyurmuşlardır.
Komşularımıza
zarar vermekten kaçınmak erdemli bir davranış olmakla beraber, hayırlı bir
komşu olmak için yeterli değildir. “Komşunun hayırlısı komşusuna faydalı
olanıdır”[4] prensibinden hareketle komşularımıza
karşı daima güler yüzlü, faydalı, halden anlayan, “kendisinden hayır umulan”[5] kimseler olmalıyız. Çevremize baktığımızda sevilen
sayılan hatta, ölümünden sonra da rahmetle yad edilenlerin, komşularıyla iyi
geçinen kimseler olduğunu görürüz. Buna karşılık, “en ufak bir yardımı bile
esirgeyenler ise Rabbimiz tarafından “Yazıklar olsun onlara”[6]denilerek kınanmış ve yerilmişlerdir.
Komşularımızdan bir kısmı hoşlanmadığımız davranışlar içinde bulunabilirler. Bu durumda onlara husumet beslemek ya da uzak durmak yerine, onlardan gelen sıkıntılara mümkün olduğunca sabretmek, iyi niyet ve olgunlukla meseleleri düzeltmeye çalışmak, yapıcı yöntemlerle yanlışlarını görüp düzeltmeleri için onlara yardımcı olmak, şüphesiz daha doğru bir davranış olacaktır. Rabbimiz bu hususta bize şu tavsiyede bulunur: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel şekilde sav. O zaman aranızda düşmanlık bulunan kimse sanki samimi bir dost gibi oluverir.”[7] Dinimizin üzerinde hassasiyetle durduğu komşularımıza karşı en temel görevlerimizi şöyle sıralamak mümkündür. Hastalandığında ziyaretine gitmek, borç istediğinde yardımcı olmak, darda kaldığında yardımına koşmak, bir nimete kavuştuğunda tebrik etmek, başına bir musibet geldiğinde teselli etmek ve öldüğünde cenazesinde bulunmaktır. Bunlara ilaveten selamlaşmak, hatırını sormak, hediyeleşmek, ikramda bulunmak, ziyaretleşmek gibi gönül alıcı davranışlar, komşularımızla iyi münasebetlerin gelişmesinde önemli katkılar sağlar.
Dini ve milli hasletlerimizden kaynaklanan komşuluk münasebetlerimiz devam etmekle beraber; modernleşme ve şehirleşme süreciyle birlikte büyük ölçüde zayıfladığı da bir gerçektir. Öyleyse beden ve ruh sağlığımızı da önemli ölçüde etkileyen komşuluk münasebetlerimizi ihmal etmeyelim. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisi şerifini kendimize ölçü edinerek dil, din, ırk farkı gözetmeden maddi- manevi ilgiye, sevgiye ve yardıma muhtaç olanları tespit edip onlara yardımcı olalım. Hutbemi bu husustaki bir âyet-i kerime meâli ile bitiriyorum “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altındakilere iyilik edin.”[8]
Alaaddin DEMİRYÜREK
Erenler Köyü Cami
İmam-Hatibi/Şile
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil