24 Ağustos 2013 Cumartesi

MÜSLÜMAN'IN MÜSLÜMAN ÜZERİNDEKİ HAKKI: SELAMLAŞMAK


Peygamberimiz (s.a.s)’in haber verdiğine göre: Yüce Allah, Hz. Adem'i yarattığında ona şöyle seslendi:  “Ey Âdem! Git, şuradaki meleklere selâm ver! Selâmını nasıl alacaklarına dikkat et! Çünkü meleklerle aranızda geçecek olan bu selâmlaşma,  bundan sonra senin ve neslinin selâmlaşması olacaktır.” Bunun üzerine Hz. Âdem meleklere; ‘Es-Selâmü Aleyküm’ dedi. Onlar da; ‘Es-Selâmü aleyke ve Rahmetullâh’ diyerek karşılık verdiler.
[1]
Yüce dinimiz İslam, kardeşliğin devamını bazı prensiplere bağlamış, kardeşlerimize karşı bize birtakım hak ve sorumluluklar yüklemiştir. İşte bu hak ve sorumluluklarımızdan biri de Hz. Adem’den günümüze kadar uzanan selâmdır.[2]
Selâm saygının, sevginin ve kardeşliğin kapılarını açan bir anahtardır. Selâm gönülden dile, bireyden topluma, toplumdan insanlığa yansıyan barış dilidir. Paylaşmanın, kaynaşmanın, huzura ermenin, Allah’a sığınmanın adıdır selâm. Selâm, kardeşimize esenlik dilemek, onun hayrını istemektir; Ona olan dostluğumuzun güvencesidir. Bizler, “es-selâmü aleyküm” diyerek kardeşimize esenlik, güvenlik, rahmet ve bereket dileklerimizi dile getirmiş oluruz.
Mahallemizde, sokak ve caddelerde, otobüs duraklarında, işyerlerimizde, karşılaştığımız her insana, samimiyet ve tebessümle selâm vermek ne güzeldir! Ardından tatlı bir dille hâl ve hatır sormak, selâmımızı daha da güzelleştirir. Selâm veren kimse, lisân-ı hâl ile, “bana güvenebilirsin, benden emin olabilirsin, sana herhangi bir zararım dokunmaz” derken; selâmı alan da aynı şekilde karşılık vermiş olur.                         

Böylece, aralarında ülfet, muhabbet ve kardeşlik temelleri atılır. Rahmet Peygamberi (s.a.s), selâmın bu güçlü ve derin etkisini bakın ne de güzel dile getirmiştir: “İmân etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de imân etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şeyi size söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız.[3]

Tebessümle içten verilen selâm, kalbî bir yakınlığa vesile olur. Gönüller arasında köprüler kurar. Üzgün ve küskün kalplerde muhabbet çiçekleri açtırır. Katılaşmış kalpleri yumuşatır. Kırgınlıkların ve dargınlıkların ortadan kalkmasına yardımcı olur.
Selâmı vermek ve yaymak, Peygamberimizin sünnetine uymaktır. Selâm gibi muhteşem bir duâya karşılık vermek ise farzdır! Yüce Rabbimiz, Kerim Kitabı’nda bu gerçeği şöyle belirtir: “Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin![4] Gönüller Sultanı (s.a.s) de, “İslam’ın en hayırlı davranışı hangisidir?” şeklindeki bir soruyu, “Yemek yedirmen ve tanıdığın tanımadığın herkese selâm vermendir.”[5] diye cevaplamış, böylece selâmın önemini vurgulamıştır.
Peygamberimiz (s.a.s)’in ifadeleriyle: tanıdığımız tanımadığımız herkese selâm vermek kardeşlik hakkıdır.[6] Yürüyenlerin oturanlara, küçüklerin büyüklere ve sayıca az olanların çok olanlara selâm vermesi, selâmın âdâbıdır.[7] Riyakârlık ve kibirden uzak bir şekilde, tebessüm eşliğinde ve gönülden selâm alıp-vermek, selâmlaşmada cimrilik göstermemek de selâmın ahlâkıdır.
Öyleyse kardeşlerim, birbirimize selam vermeyi ihmal etmeyelim. Çocuklarımız ve gençlerimize selâmı öğretelim. Selâmı aramızda yaygınlaştıralım. Selâm ile, sevgi ve kardeşlik bağlarımızı pekiştirelim. Allah’ın selâmı, rahmeti, bereketi ve esenliği hepimizin üzerine olsun.






[1] Buhârî, Enbiyâ, 2.
[2] Müslim, Selâm, 3.
[3] Müslim, İmân, 22.
[4] Nisâ, 4/86.
[5] Buhârî, İmân, 5.
[6] Tirmizî, İsti’zân, 11.
[7] Buhârî, İsti’zân, 4-5; Müslim, Selâm, 1.
               
                Hazırlayan: Dr. Yusuf ACAR
                Redaksiyon: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

0 yorum:

Yorum Gönder