29 Eylül 2013 Pazar

KABİR HAYATI

Dünya hayatından sonra, ahiret hayatından da önce fakat ahiret hayatı içinde ele alınması gereken bir başka hayat daha vardır ki o da kabir hayatı veya "Âlem-i Berzah"denilen hayattır.

İnsan için üç hayat vardır:

Dünya hayatı: Ruhun cesetle birlikte yaşadığı içinde bulunduğumuz hayat.

Berzah hayatı: Ruh, dünyada iken içinde bulunduğu cesetten ayrılmış, azab yahutta nimet içinde müstakil hale gelmiştir.

Ahiret hayatı: Ruhların dünyada iken içinde oldukları cesetlere dönmeleri ile meydana gelen son hayat. Görüldüğü gibi Berzah hayatı, birinci hayat ile ikinci hayat arasındadır. Dünya hayatı çalışma, Ahiret hayatı ise çalışmanın karşılığını görme hayatıdır. Bu ikisi arasındaki hayat da, beklemekten ibaret olan Berzah hayatıdır (Âli İmrân, 3/185).

Ölüm anında, ruhlar cesetten ayrılırken rahmet veya azab melekleri vasıtasıyla onlara, hallerine uygun durumlar gösterilir:

"Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve arkalarına vura vura: "Tadın Cehennem azabını. " diyerek canlarını alırken bir görmeliydin..." (el-Enfâl, 8/50, el-En'âm, 6/93-94). Ayetlerde bildirilen azab, ölüm anında kâfir ve günahkârlara yapılan azabtır.

Ahmed İbn Hanbel'in Müsned'inde (IV/288, 397) yer alan rivayetlere göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Mümin kul, dünyadan ayrılmak üzere ve ahirete yöneldiği anda ona semadan beyaz yüzlü melekler iner. Yüzleri sanki güneş gibidir. Yanlarında Cennet kefenlerinden ve kokularından vardır. Onun görebileceği yere otururlar. Ölüm meleği gelir, baş tarafına oturur ve şöyle der: "Ey güzel ruh, çık ve Rabbi'nin rızasına ve mağfiretine gel. " O da, ağızdan damlayan bir damla gibi çıkar. Kâfir kul dünyadan ayrılmak ve ahirete yönelmek üzere olunca, yanında kaba bir elbise olan siyah yüzlü bir melek gelir, onun görebileceği bir yerde oturur, şöyle der:

"Ey çirkin ruh, haydi çık, Rabb'inin öfkesine ve gazabına gel. Ruh cesedden korkarak ve güçlükle ayrılır."

Ölümden sonra berzah âleminin ikinci makamı olan kabir hayatı başlar. Kabirde ilk zamanlarda ruh cesetle birlikte bulunurlar, beraber azab ve mükâfat görürler. Daha sonra ruh cesetten ayrılır ve müstakil olur. Peygamberimiz (s.a.s.)'in ifadesine göre; "Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut Cehennem çukurlarından bir çukurdur. " (Tirmîzî, Kıyâme, 26). Ruhun cesetle birlikte kabirde azap ve mükâfat görmeşinin bir benzeri, hepimizin zaman zaman gördüğümüz acı veya tatlı rüyalardır ki kişi kendisini sonsuz nimetler veya azap içinde görür de bunlar ancak uyanmakla sona erer.

Kabir hayatı hakkında Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: "Ölüm meleği Mümin kulun ruhunu aldığı zaman melekler onu, göz açıp kapayacak kadar ölüm meleğinin elinde bırakmazlar. Onu alır, bu kefene koyarlar. Ondan, yeryüzünde bulunan mis kokusu gibi bir koku çıkar. Onu melekler arasından geçirirken: "Bu güzel ruh nedir?" derler. Dünyada iken söylenen en güzel ismini söyleyerek: "Falan oğlu falandır" derler. Dünya semasına ulaşıncaya kadar çıkarırlar. Nihâyet Cenâb-ı Allah: "Kulumu 'İlliyyine' yazınız. " buyurur. Bu, Cennet'in en yüksek derecesidir. "Ben onu yeryüzündeki cesedine iade edeceğim." İki melek yanına gelir ve: "Rabbin kimdir?" derler. Ruh:

"Rabbim Allah'tır. " der. Onlar:

"Dinin nedir?" derler. Mümin ruh:

"Dinim İslâm 'dır. " der. Onlar:

"Bunları sana bildiren nedir?" derler. O da:

"Allah'ın kitabını okudum, ona inandım ve tasdik ettim" der.

Bunun üzerine semadan bir ses gelir:

"Kulum doğru söyledi. Cennet'te makamını hazırlayınız. Onun için Cennet'ten bir kapı açınız. der. " (et-Terğîb ve't-Terhîb,III 369)'teki bir hadiste kâfir kulun ruhunun berzah hayatı hakkında Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: "Ölüm meleği kâfir kulun ruhunu aldığı zaman, melekler bu ruhu onun elinde göz açıp kapayıncaya kadar bırakmazlar. Onu hemen kalın bir elbiseye koyarlar. Ondan yer yüzünde bulunan leş kokusu gibi bir koku çıkar. Onu semaya yükseltirler. Meleklerin yanından geçerken: "Bu kötü ruh kimindir?" derler. Melekler, en kötü ismini söyleyerek: "Falan oğlu falandır." derler. Onun için semanın kapısını açmasını isterler, fakat açmazlar." Bu esnada Peygamberimiz (s.a.s.) şu ayeti okudu: "Onlara gök kapıları açılmaz (ruhları göğe yükselmez) ve deve iğnenin deliğinden geçinceye kadar (hiçbir zaman) Cennet'e giremezler." (el-A'raf, 7/40). Allah: "Onun kitabını en aşağı makama yazınız" der. Sonra onun ruhu uzaklaştırılır. Peygamberimiz (s.a.s.) sonra şu ayeti okudu: "...Kim Allah'a ortak koşarsa o, sanki gökten düşmüş de kendisini kuş kapıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir. " (el-Hacc, 22/31). Ruhu cesede iade olunur da iki melek (Münker ve Nekir*) gelir, yanına oturur ve:

"Rabbin kimdir?" derler. O da:

"Şey şey, bilmiyorum,"der. Onlar:

"Dinin nedir?" derler, o da:

"Şey şey, bilmiyorum,"der. Onlar:

"Size kim peygamber olarak gönderildi? Peygamberiniz kimdir?" derler:

"Şey şey, bilmiyorum,"der. Bunun üzerine semadan bir ses

"Yalan söyledi, Cehennem'deki yerini hazırlayınız." der. Onun için Cehennem'e bir kapı açarlar. Cehennem'in harareti ve kokusu gelir, kabri daralır ve onu sıkıştırır. Çirkin yüzlü ve kötü elbiseli bir adam gelir ve ona şöyle der:

"Sana yazıklar olsun, va'd olunduğun gün işte bu gündür. " Kâfir ruh ona:

"Sen kimsin? Çirkin yüz kötülük getirdi," der. O da:

"Ben senin çirkin amelinim" der. Bunun üzerine:

"Rabbim, kıyameti koparma." der. Sonra kör, sağır, dilsiz ve elinde balyoz olan birisi gelir. Elindeki bu balyozu bir dağa vursa toprak olur, ona bir vurur, toprak oluverir. Sonra onu Allah eski haline getirir, tekrar bir daha vurur. Öyle bir çığlık atar ki insanlar ve cinlerden başka her şey duyar. "

Ruh, kabirde sorulan suallere verdiği cevaplara göre ya İlliyyîne* ya da Siccîn'e* gönderilir. Burada, yeniden diriltilecekleri güne kadar emaneten dururlar. Yeniden dirilme gününde ise Allah'ın emri ile tekrar cesetlere girerler. İyi, kötü, bütün ruhların kendi kabirleriyle alâkaları vardır. Bu alâka ile ziyaretçilerini tanırlar. Nimetlerin lezzetlerini, yahutta cehennem'in acısını yanlarında hissederler. Şehidlerin ruhları ise yeşil kuşlar gibi Cennet'lerde otlar ve Arş'ın altında asılı bulunan kandillere sığınırlar,(en-Nisâ, 4/169) Ayette Allah yolunda öldürülen şehidlerin, gerçekte, ölü olmadıkları, Allah katında Cennet nimetleriyle rızıklandırıldıkları bildirilmektedir. Ayrıca şehid ruhlarının, Cennet'te kendilerine yapılan ikramlar nedeniyle, bir daha Allah yolunda öldürülebilmek için ruhlarının cesetlerine iade edilmesini istedikleri bildirilmektedir. {Salih-i Müslim, VI, 38; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dili Kur'an Dili, II, 1229).


9 Eylül 2013 Pazartesi

İÇKİ İÇMENİN ZARARLARI (AYET VE HADİSLERLE)

Aziz ve Muhterem Mü’minler!

İslam dini, sayacağım beş şeyi korumayı hedef almıştır. Bu beş şeyin korunması istemiş ve emretmiştir.

1. Aklı Koruma, 2. Nesli Koruma, 3. Dini Koruma, 4. Nefsi (Canı) Koruma, 5. Malı Koruma.

Bu sayılan beş hususun korunması itibariyle insan varlığının korunmasıdır. Hayatın devamı ve saygın olan insan unsurunun saygınlığını korunmasını; bunlara bağlı olarak görmüştür.

Hutbemin başında okumuş olduğum ayet-i kerimede Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar, kısmet, ok ve zarları (piyango) şeytanın işinden birer pisliktir. Bunlardan kaçınınız ki, kurtuluşa eresiniz.” (Maide, 3/90)
Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (SAV) de hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor:

“Sarhoşluk veren her şey şaraptır. Ve her şarap da (içki de) haramdır.” (Tergib ve Terhib, c.3, s.253

"Çoğu sarhoşluk veren içkinin azı da haramdır" (İbn Mâce, es-Sünen, 2/l124) 

Allahü Teâlâ, içki içene, içirene, alıp satana, yapana, saklayana, taşıyana, kendisine götürülene ve parasını yiyene lanet etti. [İbni Mace]

Buğdaydan da, arpadan da, kuru üzüm ve baldan da içki olur. Ne ki sarhoş eder, o haramdır. Onlardan sizleri nehyederim. [Ramuz]
İslam dini korunması gereken beş şeyden biri olan aklın korunmasına özellikle içkiyi yasaklayarak başlamıştır.

Allah’ın çeşitli nimetlerinden istifade etmekteyiz. Sayısız nimetler arasında birkaç maddenin haram olduğunu düşündüğümüz zaman, bu haram olanların da insanlığın sıhhat ve sağlığı için haram kılındığını rahatça anlayabiliriz.

İnsan sağlığına zararı, toplum hayatına verdiği ızdırabı dolayısıyla haram kılınan maddelerden biri de içkidir. Yıllardır lehine bir tek kelime dahi söylenmemiş olan içkinin yuvaları yıktığı, nesilleri bozduğu herkes tarafından bilinmektedir. Yüce Peygamberimizin her fenalığın anası olarak nitelendirdiği içkinin insanı dünya ve ahirette rezil rüsva ettiği bir gerçektir.

Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (SAV) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor:

“Sizden biriniz bir kötülük gördüğü zaman onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalben buğz etsin, nefret etsin. Buna da imanın en zayıfıdır.”

Buradaki “el” den maksat, güç, kudret, yetki, emir ve kanun gibi manalara gelmektedir. Ve yapılan hareket, yanlış adım, “el” ile düzeltilmiştir.

Sonuç olarak şunu belirtelim ki; toplum inançlı, ruhen ve bedenen sıhhatli ve dinamik gençlerle ayakta durur. Fikren ve bedenen olgun bir nesil bir milletin en sağlam dayanağıdır. Beyni uyuşturulmuş, böylece enerji ve gençlik heyecanı, hizmet gayret ve azmini yitirmiş bir nesil ise o milletin yok edilmesi demektir.

Şu halde Aziz Müslümanlar!

Nefse uymaktan sakınalım. Allah’ın ve Peygamberin emirlerine uyalım. Emirleri ışığında dünyamıza renk katalım. İçki ve uyuşturucu gibi zararlı şeyleri kullanmamakla birlikte kullananları uyaralım. Kötülükten uzak, haramlardan arınmış tertemiz, örnek bir cemiyet oluşturalım.

VEHBİ AKŞİT

8 Eylül 2013 Pazar

Günün Hadis-i Şerif'i