28 Mayıs 2012 Pazartesi

İstanbul'un Fethi İle İlgili Hadis-i Şerif

Konu ile ilgili bir Hadis-i Şerif bulunmaktadır.


"Kostantiniye muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir; onu fetheden ordu ne güzel ordudur." [Müsned (v. 241/855)]





Fethin Manevi Ehemmiyeti

Kutlu fetih müjdesi, Gazi II. Murad Hân Hazretleri’nin yüreğini kor gibi yakıyordu. Bu aşka vâsıl olmak onun en büyük sevdasıydı. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed Mustafa’nın müjdesine kim nail olmak istemezdi ki? Büyük Hünkâr sabah namazını eda ettikten sonra fetih için Allah’a yalvarıyordu. Tam bu esnada hizmetkârlardan biri heyecanla içeri girdi: “Hünkârım! Gözünüz aydın olsun, bir oğlunuz oldu.” dedi. Bu habere ziyadesiyle memnun olan genç padişah, ellerini semaya kaldırarak “Elhamdulillah… Ravza-i Murad’da bir gül-i Muhammed açtı.” diyerek Allah’a şükretti, ismini Mehmed koydu.
Kostantiniyye’yi fethetme arzusu, yüreğini derin derin yakarken, bu durumu şeyhi Hacı Bayram-ı Veli’ye açan II. Murat Hân, şeyhinin cevabı ile ayrı bir heyecana kapıldı. Şeyh, kundakta uyuyan Mehmed’i (Sultan Fatih) gösterip;“Hünkârım, fetih size değil mahdûmunuz Mehmed’e nasib olacak.” dedi. Artık Murad Hân’ın arzusu oğlunu bir an önce tahta çıkarmak şeklinde tecelli ediyordu. Resûlullah’ın; “Kostantiniyye muhakkak fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned IV, 335) methine ve müjdesine Allah’ın izniyle oğlu vasıl olacaktı. Öyle de oldu. Genç Sultan, İstanbul’u fethettiğinde yirmi bir yaşında idi. Kendisine bu tarihten sonra “Fatih” ünvanı verildi.
Sebe sûresinin 15. ayet-i kerimesinde geçen: “Beldetun Tayyibetün” ifadesi, ebced hesabı ile İstanbul’un fetih tarihi olan Hicri 857 yılına denk düşmektedir.
Fatih Sultan Mehmed, fetihten sonra yerli halkı inançlarında serbest bıraktı. Sadece Ayasofya’yı cami haline getiren kudretli Padişah, diğer kiliselere dokunmadı.
Gerçek bir mürşid-i kâmil olan Akşemseddin Hazretleri’nin manevi gücü, müminlerin duası, fetih aşkı ile bu topraklara kadar gelip şehid düşen sahâbî Hz. Ebû Eyyub el-Ensârî ve diğer sahâbîlerin manevi varlıkları ile mübarek müjde gerçekleşip, fetih müyesser olmuştu. Akşemseddin Hazretleri’ne “İstanbul’un manevi Fatih’i” denilmesinin sebebi, fethin genç padişaha nasib olacağını söylemesi ve ona rehberlik etmesi yanında, büyük sahâbî Ebû Eyyub el-Ensârî’nin kabrini rüya yolu ile bulmasındandır.
Bir emanettir, bir güzelliktir Ebû Eyyub el-Ensârî. O, bu toprakların bir bereketidir. Resûlullah’ın müjdesine ermek için 80 küsur yaşında şehid düşmüş; adını verdiği beldede (Eyüp) bir gül gibi bağrımızda açmıştır. Yürekte iman varsa ve şehâdet bir aşk ise işte o zaman ölüm bir vuslattır, düğün gecesidir.
“Dua yürür arşı bulur, kabristanlar tarih olur,İstanbul efsunkâr şehir, güzelliğe mekân olur.”
Evet! İstanbul kadar, kabirlerle iç içe olan ve bu birlikteliği gönülleri meftun ederek sunan başka bir dünya şehri var mıdır acaba? Ülkemizin pek çok yerleşim bölgesinde eski mezar taşları olmasına rağmen, İstanbul’un camileri ve hazîrelerindeki mezar taşları sadece tarihi açıdan değil, sanat ve kültürel zenginliği bakımından da ayrı bir özelliğe ve güzelliğe sahiptir.
“…Milli kültürümüzün nesiller boyu devam edegelmiş belgeleri olan mezar taşları; bütün sanat dallarına nazaran örf ve adetleri daha fazla aksettirmesi yanında, tarihli olmaları ile de bütün Etnografik, Mimarlık ve Sanat Tarihi için öncesi ve sonrası belli olan belge hüviyeti taşırlar…” (1)
O kabirler ki ölümü yâd ettirmesi yanında, hayatı ve var oluş gayesini de hatırlatırlar. Mezar taşlarıyla işlenen kabristanlar çisil çisil yağan yağmur gibi, gürül gürül akan akarsu gibi ruhumuzu okşayarak derin manalarla bizi donatırlar… Kabirleri ziyaret, ölümü ve ahireti hatırlatması sebebiyle Peygamberimizin bir tavsiyesidir. Kabirleri ziyaret insana kendi özünü keşfettirir. Bu hâlet-i rûhiye içerisinde farkına varmadan Fatiha’yı okumuş oluruz. Kabristandaki ibretâmiz yazılar, dünya hayatının geçiciliğini anlattığı gibi, bizi kem düşüncelerden, bencillikten ve kibirden uzaklaştırır. İşte bu yazılardan bir örnek;
“Ziyaretten murad duadır,Bugün bana ise yarın sanadır.”( Hekimoğlu Ali Paşa Câmii hazîresindeki bir mezar taşındaki yazı, Hüseyin Kutlu-Kaybolan Medeniyetimiz.)

2 yorum:

  1. Mehmet emin Özdemir21 Temmuz 2013 19:09

    Teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
  2. Ne kadar güzel bir hadis. Keske ben o emir olsaydim. Eger bu olmassa, keske ben o ordudan olsaydim...

    YanıtlaSil