|
|
Gösteriş, amelleri boşa çıkaran, manevî bir hastalıktır. Yüce
Allah bu gerçeği şöyle dile getirmektedir: “Ey iman edenler! Allah'a ve
ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun d/ye malını
harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle
boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz
kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu
gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. (Böyleleri iyiliklerinin
karşılığını göremezler). Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.”(7)
Muhterem Mü'minler!
İbadetlerin ancak, ihlâsla değer kazanacağını ve yapılan her
meşru işin, iyi niyetle ibadete dönüşeceğini unutmayalım. Aile hayatımızda,
iş çevremizde ve sosyal ilişkilerimizde daima iyi niyetli olmaya ve
yaptığımız her işte Allah'ın rızasını gözetmeye gayret edelim.
Hutbemizi bir hadis mealiyle noktalayalım: “Allah sizin
kalıbınıza ve suretinize değil, kalbinize bakar.”(8)
Diyanet İşleri B. "14.01.2005 tarihli Hutbe"
1. Leyl, 18-21. 2. Nesai, Cihad, 24. Ahmet b. Hanbel, IV, 126. 3. eş-Şuarâ, 26/109, 127, 145, 164, 180. 4. Buhari, Bed’ül-vahy 1. Müslim, İmâret, 155. 5. Buharî, Megâzî, 81. Cihâd, 35. Ayrıca bk. Ebû Davûd, Cihâd 19. İbni Mâce, Cihad, 6. 6. Mâûn, 4-6. 7. Bakara, 264. 8. Müslim, Birr, 33.
|
|
İbadet, yaratılışın gayesi, Yüce Allah'a saygı ve bağlılığın
açık bir göstergesidir. İbadetlerin makbul olması, usulüne uygun olarak,
sırf Allah'ın rızası gözetilerek yapılmasına bağlıdır. "Temizlenmek
için malını hayra veren Allah'a karşı gelmekten en çok sakınan kimse o
ateşten uzak tutulacaktır. O hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz.
(yaptığı iyiliği) ancak yüce rabbinin rızasını istediği için (yapar).
Elbette kendisi de hoşnut olacaktır"(1) ayetleriyle,
sadece Allah'ın rızası gözetilerek yapılan amellerin kabul edileceğine
dikkat çekilmiştir. Hz. Peygamber de "şüphesiz Allah, kendi rızası
gözetilerek yapılan amellerden başkasını kabul etmez"(2)
sözleriyle, dünyevî çıkar ve beklentilerin kuşattığı amellerin kabul
edilmeyeceğini vurgulamışlardır. Kur'ân-ı Kerim’de, Peygamberlerin tebliğ
görevlerini derin bir ihlâs ve samimiyet içerisinde yerine getirdikleri ve
insanlardan hiçbir karşılık beklemedikleri, ümmetlerine söyledikleri şu
ortak sözlerle dile getirilmektedir: "Buna karşılık sizden hiçbir
ücret istemiyorum. Benim mükâfatımı verecek olan, ancak âlemlerin Rabbi
olan Allah'tır."(3)
Aziz Mü'minler!
Niyet, söz ve fiilleri ibadete çevirir, ihlâs bulunmayan şeklî
bir ibadet ise kişiye bir şey kazandırmaz, işte bu yüzden, İslâm dini,
niyete büyük önem vermiş, sevgili Peygamberimiz de amellerin gerçek
değerinin niyete bağlı olduğunu bildirmişlerdir.(4)
Peygamber Efendimiz Tebük savaşı dönüşünde şöyle buyurmuştur:
“Medine'de bizimle birlikte savaşa katılamayan öyle kişiler vardır ki,
onlar bizimle birlikte savaşıyormuş gibi sevap kazandılar. Çünkü onları
birtakım mazeretleri alıkoymuştur.”(5) Öte yandan, ihlâstan yoksun
olarak ibadet edenler: “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar
namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar.”(6)
ifadeleriyle ağır bir dille uyarılmışlardır.
|
|
0 yorum:
Yorum Gönder