“Mü’min”,
Yüce Allah’ın varlığına ve birliğine inanan anlamına geldiği gibi,
başkalarına güven veren ve güvenilen kişi anlamını da taşır. Öyle ise mümin,
ahdine vefalı, anlaşmalarına sadık, sözü özü bir, dostluğuna güvenilen bir
insandır. Yüce Rabbimiz, Mü’minûn sûresinin ilk ayetlerinde, kurtuluşa erecek
müminlerin vasıflarını açıklamakta ve 8. ayetinde meâlen şöyle buyurmaktadır:
“Yine onlar (o mü’minler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riâyet ederler”[1].
Bir Mü’min, sevdiğini sırf Allah için sever ve ondan maddî bir beklenti
içinde olmaz. Sır saklar, emanete hıyanet etmez. Hz. Peygamber (s.a.v)’in
yüksek ahlakına uymaya ve O’nun gibi güvenilir bir insan olmaya çalışır.
Yüce
Allah, Peygamberlerini güvenilir kişilerden seçmiş ve gönderildikleri
toplumlar tarafından da, emin kişiler olarak tanınmışlardı[2]. Nitekim
Mekkeliler, Peygamberimiz (s.a.v)’e, daha peygamber olmadan önce , “el-Emin “
sıfatını vermişlerdi.
Bir
Müslüman, verdiği sözden, üzerindeki emanetlerden Allah katında sorumlu
tutulacaktır. Yüce Allah, bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Verdiğiniz sözü
yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir”[3]. Özellikle
Allah’ın adını anarak verilen sözlerin, yapılan adakların ve yeminlerin
yerine getirilmesini emretmekte ve sözünde duranlara sevap vereceğini
bildirmektedir[4]. Sözünde durmayanları ise, Nahl sûresinin 92. ayetinde
kınamakta ve onları, ipliğini iyice eğirip katladıktan sonra söküp bozan
kadının durumuna benzetmektedir[5].
Peygamber
Efendimiz (s.a.v.), Hadis-i şeriflerinde, Müslüman’ı ve Mümin’i şöyle tarif
etmiştir: “ Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların güvende olduğu,
Mü’min de insanların malları ve canları hususunda kendisine güvendiği
kişidir”[6]. “Mü’min, geçimi güzel olan kişidir. Geçimsiz kişide ise, hayır
yoktur”[7].
Uyumlu
olmak, ancak güvenilir bir insan olmakla sağlanır. Sözüne özüne güvenilmeyen
bir insanla, dostluk ve ticârî ilişki kurulamaz. Meşru bir mazeret
bulunmadıkça verdiği sözde durmayan kişinin toplum içerisindeki saygınlığı
zedelenir, dostlarının sayısı azalır, işi ve ticari ilişkileri bozulur. Bunun
için iş, ticaret ve toplum hayatında güven duygusu çok önemlidir. Birbirine
güven duymayan toplumlarda huzur ve asayiş sarsılır ve insani ilişkiler
bozulur.
Eğer
Allah’a ve insanlara verdiğimiz sözleri yerine getirmezsek, büyük bir vebal
altına girmiş oluruz. Yalancılıkla güven ve itibarın bir arada
bulunamayacağını bilmeliyiz. Sevgili Peygamberimizin konumuzla ilgili olan,
“Çevresindeki insanların şerrinden emin olmadığı kişi, cennete giremez”[8] Hadis-i
Şerifine dikkat etmeliyiz. Yerine getiremeyeceğimiz vaatlerde bulunmamalı,
çevremize, yakınlarımıza, iş arkadaşlarımıza ve bütün insanlara güven telkin
etmeli ve bunu, bir hayat prensibi haline getirmeyi unutmamalıyız.
---------------------------------------------
[1]
Mü’minûn, 23/8
[2] Şuarâ,
26/107
[3] İsra,
17/34
[4] Fetih,
48/10
[5] Nahl,
16/92
[6]
Tirmizi, İman, bab: 12,c. IV, s. 17, H. No: 2627
[7] Ahmed
b. Hanbel, Müsned, 2/400
[8]
Müslim, İman,bab,18, I, 68 H. No: 73
|
10 Ocak 2013 Perşembe
MÜSLÜMAN GÜVENİLİR OLMAK ZORUNDADIR
Yayın Saati; 11:12 Makale Yazarı Unknown
0 yorum:
Yorum Gönder