29 Aralık 2012 Cumartesi

Hastalarınızı Yiyip İçmeye Zorlamayın. Zira Allah Teâlâ Hazretleri Onlara Yedirir İçirir

Ukbe İbnu Âmir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hastalarınızı yiyip içmeye zorlamayın. Zira Allah Teâlâ Hazretleri onlara yedirir içirir." [Tirmizî, Tıbb 4, (2041); İbnu Mâce, Tıbb 4, (3444).]

AÇIKLAMA:

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), burada hastalara, onların iştahları olmadıkça bir şey yiyip içme hususunda zorlamamayı tavsiye etmektedir. Bu hususta ikna için "Onlara Allah'ın yedirip içirdiğini" beyan buyurur.

Tababete giren bu hadîsi de Aleyhissalâtu vesselâm'ın mucizelerinden biri sayabiliriz. Zira günümüz tababeti de iştahı kesilen hastaya zorla yedirmenin ona fayda değil, zarar vereceğini belirtir. Bir Batılı, oruçla tedavi metodu geliştiren Dr. Dewey'in çalışmalarını anlatırken der ki: "O zamandan beri hayatî kimye (biokimya) otaya çıkarmıştır ki, vücut harareti 38 dereceyi aşar aşmaz, sindirim sistemindeki guddeler enzim (sindirim mayası) salgısını durdurmakta ve taze sıkılmış meyve suyu dışındaki bütün gıdalar hazmı sağlayacak hiçbir enzim ile karşılaşmamaktadır. Binnetice bu halde alınan gıdalar barsaklarda çürüdüğü için zehirlenme hâsıl etmekte(37) herhangi bir fayda te'mîn etmemektedir. Dewey isbatladı ki, ateşli hastaların kilo kaybı, onları aç bıraktığımız zaman, zorla yedirdiğimiz zamana nisbetle daha fazla değildir. Üstelik hazım ameliyesinin 
1966'da yazılmış edilmiş Lejeun adlı kitaptan aldığımız bu ifadeyi doktorlar günümüzde biraz ihtiyatla karşılıyorlar: Ateşli hastanın iştahı kesilince aldığı gıdanın fayda değil, zararlı olacağını te'yîd etmekle beraber "Bağırsakta çürüme" diye bir hadise olmaz, ateş halinde mîde kabul etmez. Etse bile bağırsaklara salmaz, saldığı takdirde, bağırsaklardan dışarı atılır" derler. Gerektirdiği muayyen enerji sarfı, bünyenin, hastalığa karşı mücadele edebilmek için muhtaç olduğu hayatî gücü o nisbette azaltmaktadır."

Yazının devamında, içtiği asit sebebiyle sindirim sisteminde ciddî yaralar hâsıl olan ve bu yüzden hiçbir gıda alamayan bir çocuğun 75, diğerinin de 90 gün yaşadığı zikredilir. Yani, gıda alınmadığı takdirde, vücud, daha önceden depoladığı ihtiyatları kullanmakta, hayati fonksiyonlarda, gıdasızlık sebebiyle bir gerileme meydana gelmemektedir. İşte vücuddaki bu ihtiyatların bünye tarafından kullanılma hâdisesi, gaybâşina olan lisan-ı nübüvvete Rab Teâlâ'nın yedirip içirmesi olarak ifâdeye dökülmüş bulunmaktadır. Hadisi, islâm âlimlerinin izahı da şöyle: "Yani, yeme içme yerine geçecek bir şeyle Allah hastaya imdâd eder, açlık ve susuzluk elemine karşı sabırla rızıklandırır. Nitekim, gerçekte hayat ve kuvvet Allah'tandır, ne yiyecekten, ne içecekten ne de sıhhatten." el-Kâdı'nin izahı da şöyle: "Allah, hastaların kuvvetlerini hıfzeder, yeme ve içmenin ruhun muhâfazası ve bedenin kıvamını bulması için hâsıl ettiği fâideler sağlayacak şeyle onlara imdâd eder..."


Pek muhterem hocamız Prof.Dr.İbrahim Canan 'ın Kütüb-ü Sitte tercümesinden ve açıklmasından alınmıştır.  Allah rahmet eylesin, makamını cennet eylesin.

0 yorum:

Yorum Gönder